Begüm sabah alarmın sesi ile
uyandı. Okula yine geç kalmıştı. İlk alarmı duymamış belki yarım saat sonra
bilmem kaçıncı ertelemenin sonunda uyanabilmişti. Apar topar hazırlanıp evden
çıktı. Bu aralar sürekli uyanma problemi yaşayıp her yere gecikiyordu.
Begüm bir okulda Türkçe
öğretmeniydi. 3 yaşında da bir kızı vardı, Ece. Hayatının ecesi…
Akşamları kızı ile ilgileniyordu ve çeşit çeşit oyunlar oynarken saati fark etmeyip geceleri geç yatıyordu.
Aklına ne gelirse, Ece’nin yüzündeki tek bir gülücük için yapıyordu. Ona lame, dore, pembe ayakkabılar ve çeşit çeşit giysiler alıyordu. Büyüyordu Ece. Her çocuk gibi. Bir giydiği ikinci kez giyemeyecek kadar hızlı büyüyordu. Her çocuk gibi. Ama olsun, Ece gülümsüyordu. Her yeni kıyafet onun küçük yüzünü güldürüyordu ya, yeterdi Begüm’e.
Begüm'ün ilk çocuğu olduğu için ona yaptığı alışverişler aldığı oyuncaklar gözüne fazla gelmiyordu. Evin içindeki bir dolap komple oyuncak dolabıydı. Diğer dolapta ise sadece kıyafetleri vardı. Her hafta sonu Ece'yi alışveriş merkezine götürüyor, saatlerce vakit geçiriyorlardı. O saatlerin sonunda da dışarıda yemek yiyip anca eve geliyorlardı. Begüm mutluydu, kızına hafta içi çok vakit ayıramadığını düşünüp bu şekilde o açığı telafi ettiği için kendini daha yeterli hissediyordu. Kendi annesi gibi, eskilerin anneleri gibi fedakarlık yapmak istiyordu. Onun feda edebildiği de buydu işte…
Öğle vakti olmuş, okuldan çıkma
vakti gelmişti bile. Ve yine Begüm
koşturarak eve gelmişti. Ece'ye sabahları anneannesi bakıyordu. Öğleden sonra
ise kendisi. O gün de Begüm'ün annesi Ece'yi sabah parka götürmüştü. Ece kendi
elinde oyuncağı olmasına rağmen arkadaşının elindeki oyuncağı görmüştü. Sadece
görse iyiydi. Arkadaşı da oyuncağı vermeyince bas bas bağırıp kendi elindeki
oyuncağı da kızın kafasına fırlatmıştı. Bir yanda Ece ağlama krizinde; diğer
yanda küçücük kız kafasından kanlar sızılarak ağlıyordu. İki çocuğun ağlamaları
mahalle parkını kaplamıştı. Tüm bakıcılar, anneler tıhtıhlarla çocuklara
gözlerini dikmişlerdi. Nesrin hanım, bu
kadar kıymet verdiği torununun yaptığına anlam vermemişti. Kızmıştı hatta.
Kızı Begüm’ün yaptığı, ne olursa
olsun Ece’yi susturabilmek için istediğini vermekti. Nesrin Hanım bunu ne
anlıyor, ne de kabul ediyordu.
Başta konuşmayı denemişti.
- Kızım sen iyi anne olayım derken çocuğun her istediğini yapıyorsun. Böyle devam edersen elindekinin kıymetini bilmeyen gözü hep dışarıdaki şeylerde olan bir insan haline gelecek. Çocuk çocukluğunu bilmeli.
-
Aman anne sen ne anlarsın ya. Bunlar eskide kaldı…
En sonunda Nesrin hanım
konuşmanın bir işe yaramadığını hatırlamıştı.
-
Ben bakacaksam, baş başa iken ben karar veririm. Sen ne
istiyorsan onu yap. Ama bana karışma. Kabul mü?
Koşturarak gelen kızı Begüm’ü
uzaktan gördü. Yanlarına ulaştığında ne yapacağını bilemez durumda, kafası
kanayan kızı hastaneye götürelim diye teklif ediyor, bir yandan da kendi kızını
sakinleştirmeye çalışıyordu.
Diğer anne, söylene söylene
kızını aldı ve parkı hızla terk etti. Begüm ise bir yanında kızı, bir yanında
annesi kalakalmıştı.
-
Ya anne ne oldu ya? Bu çocuğu neden parka getirdin ki?
Her park bir olay, her park bir sıkıntı. Parka çıkmadan olmaz mı?
-
Hava alalım istedim. Bu havada evde durulmaz ki.
Savunmamıştı bile olup biteni.
Duymayan kızına bakıyordu sadece. Kızı kendi kendine konuşuyordu. Şikayet
ediyor, kendi kendine tartışıyor ve kavga ediyordu.
Nesrin Hanım baktı, baktı ve ben
artık gideyim dedi. Yarından sonra yokum.
Begüm o noktada, kızının yanında
olmasını bile düşünmeden ağlamaya başlamıştı. Hem de ne ağlama.
-
Anne ne olur. Ne olur yapma. Tamam haklısın, bırakma
beni. Yetişemiyorum. Bittim. Dayanamıyorum. Olmuyor. Gitme anne!!!
Nesrin hanım, durdu ve beni bir
dinle artık güzel kızım, dedi.
-
Her dediğini yaptığında, kızını her şeyden koruduğunda
iyi bir anne olacağını sanıyorsun, biliyorum. Ama bu iş böyle olmaz yavrum. O
daha çocuk. Evin patronu değil.
Kendi vicdanını susturmak için, bunca yanlışı ona öğreten sensin. Yapıp ettiğinin yanlış olduğunun farkında mısın? Sen mükemmel anne olamazsın. Çünkü hiç kimse değil. Sen iyi bir anne olmaya çalış artık. Sev çocuğunu. Ama her dediğine evet dediğinde de iyi olamazsın. Daha çok şey isteyen bir kişinin büyümesinin sebebi olursun. Sen bu çocuğu yetiştirmek zorundasın. Hayır demeyi öğrenmelisin. Çünkü her hayırda bir hayır var.
İnsanların birbirine en çok
karıştırdığı iki kavram, merhamet ile tavizdir. İnsan sevdiğine merhamet ettim
zannederken, ona taviz verdiğinin, kendisine ise zulmettiğinin farkına bile
varamaz.
Yapılıp edilen de, verilen de hep bir kıvam gerektirir.
Analı kızlı gibi yani.
Ne bir eksik ne bir fazla olmalı malzemeleri.
Her bir tutam baharat, bir parça lezzet taşımalı.
Meyanesi kesilmeden, tatlar karışmalı.
Sınırları olmalı.
Hayırları olmalı.
Ana ve Kız olmalıydı.
Akşamları kızı ile ilgileniyordu ve çeşit çeşit oyunlar oynarken saati fark etmeyip geceleri geç yatıyordu.
Aklına ne gelirse, Ece’nin yüzündeki tek bir gülücük için yapıyordu. Ona lame, dore, pembe ayakkabılar ve çeşit çeşit giysiler alıyordu. Büyüyordu Ece. Her çocuk gibi. Bir giydiği ikinci kez giyemeyecek kadar hızlı büyüyordu. Her çocuk gibi. Ama olsun, Ece gülümsüyordu. Her yeni kıyafet onun küçük yüzünü güldürüyordu ya, yeterdi Begüm’e.
Begüm'ün ilk çocuğu olduğu için ona yaptığı alışverişler aldığı oyuncaklar gözüne fazla gelmiyordu. Evin içindeki bir dolap komple oyuncak dolabıydı. Diğer dolapta ise sadece kıyafetleri vardı. Her hafta sonu Ece'yi alışveriş merkezine götürüyor, saatlerce vakit geçiriyorlardı. O saatlerin sonunda da dışarıda yemek yiyip anca eve geliyorlardı. Begüm mutluydu, kızına hafta içi çok vakit ayıramadığını düşünüp bu şekilde o açığı telafi ettiği için kendini daha yeterli hissediyordu. Kendi annesi gibi, eskilerin anneleri gibi fedakarlık yapmak istiyordu. Onun feda edebildiği de buydu işte…
Başta konuşmayı denemişti.
- Kızım sen iyi anne olayım derken çocuğun her istediğini yapıyorsun. Böyle devam edersen elindekinin kıymetini bilmeyen gözü hep dışarıdaki şeylerde olan bir insan haline gelecek. Çocuk çocukluğunu bilmeli.
Kendi vicdanını susturmak için, bunca yanlışı ona öğreten sensin. Yapıp ettiğinin yanlış olduğunun farkında mısın? Sen mükemmel anne olamazsın. Çünkü hiç kimse değil. Sen iyi bir anne olmaya çalış artık. Sev çocuğunu. Ama her dediğine evet dediğinde de iyi olamazsın. Daha çok şey isteyen bir kişinin büyümesinin sebebi olursun. Sen bu çocuğu yetiştirmek zorundasın. Hayır demeyi öğrenmelisin. Çünkü her hayırda bir hayır var.
Yapılıp edilen de, verilen de hep bir kıvam gerektirir.
Analı kızlı gibi yani.
Ne bir eksik ne bir fazla olmalı malzemeleri.
Her bir tutam baharat, bir parça lezzet taşımalı.
Meyanesi kesilmeden, tatlar karışmalı.
Sınırları olmalı.
Hayırları olmalı.
Ana ve Kız olmalıydı.
Çocuklarımızı yetiştirirken bir farkındalık daha kattınız teşekkür ederiz. Emeklerinize sağlık...
YanıtlaSilAnlık kötü hissetmemek için neler yapıyoruz ya…
YanıtlaSilÇok güzel olmuş, kaleminize sağlık… Hayır da hayır var. Offf ne kadar basit ama ne kadar önemli
YanıtlaSilTaviz mi Merhamet mi? Bir çoğumuzun düştüğü tuzak… Kaleminize sağlık🍃
YanıtlaSilHer çocuk büyür de çocuk yetiştirmek apayrı bir sorumluluk. İyi anne olayım derken, Her istediğine evet diyerek aslında ,
YanıtlaSilşımarık laftan sözden anlamaz, kıymet bilmez, tatminsiz, çabuk tepki veren, sabırsız, sosyal ortamda uyumsuz, bir süre sonra nankör ve mutsuz Hala gelen çocuklar yetişiyor. Bu çocuk o iyi anne'nin eseri. Halbuki hayat olgunlaştırmak ister . ve insan hayır duyarak olgunlaşır. Güzel bir yazı olmuş teşekkürler
İnsanın attığı her adımda, ortaya koyduğu her davranışta kıvamlı olması o kadar önemli ki, ardından alacağı her tepki kendi davranışının kıvamında geliyor geriye…
YanıtlaSilHerşeye evet demek, gerçek bedelden kaçmaktan dolayı galiba. Kestirmeden gitmek.. En uzun ve en zahmetli yol aslında..
YanıtlaSilHtc
YanıtlaSilEmeğinize sağlık.Çok güzel bir yazı olmuş, gerçeği gösteren. Çocuğu yetiştiren, güçlendiren
“Hayır”kelimesidir.
Çok doğru ve güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilSınırlar aşılınca lezzet de gidiyor, fayda da...sınırlarımızın farkında olmak... kaleminize sağlık...
YanıtlaSilKaleminize sağlık 😊
YanıtlaSilKavramları netleştirmek insanları birleştiriyor, bunu bilince ne güzel.
Çocuğu için onca şey yaptıktan sonra kötü bir sonuç almayı hangi anne ister ki? İnsan iyi niyetli ama kötü davranışlıdır der Deneyimsel Öğreti. İyi niyeti iyi davranışa dönüştürenlerden olmak dileğiyle... Bu güzel yazı için teşekkür ederiz :)
YanıtlaSilİyi şeyler yaptığını zannederken nasıl da tuzaklara, tavizlere düşüyor insan ve sonra değersizlik...
YanıtlaSilMükemmel anne kavramının toplumdaki algısı o kadar farklı farklı ki...
YanıtlaSilKim Mükemmel Anne? Kim değil?
Mesele mükemmel anne olmak mı? Yoksa anne sıfatının gerçekliğini ortaya koymak mı?
Anne yetiştirebilen anne olmak mı? ...
Kaleminize sağlık...
Merhamet ile taviz, ne çok karışıyor.. Kıyamıyorum dediğimiz noktada aslında en büyük kötülüğü yapmış oluyoruz. Andaki duygulara değil toplamda oluşana bakmak lazım. Bugun yaptıklarımız yarını şekillendiriyor.
YanıtlaSilÇok gerçek çok güzel çok hayatın içinden her gün gordugumuz bir öyküyü anlatmışsınız
YanıtlaSilEllerinize sağlık
Her hayırda bir hayır vardır...
YanıtlaSilÖnemli olanın çocuğumuzu büyütmek olduğunu zannediyoruz ve asıl yapmamız gereken onları yetiştirme kısmını es geçiyoruz...
Hayır’ların varsa evet’lerin anlamı var ..
YanıtlaSilKim Kimdir? Semineri bana bu konuda çok şey kattı hocam
YanıtlaSilMesele geçmişteki hataların değil, o geçmişteki hataları bugün aldığım bilgilerle bir kazanıma dönüştürmek😊 Yaşanmış bitmiş bir hata olarak kalmalarına engel olmak
YanıtlaSilYetiştirmek ve büyütmek arasındaki farkı fark ettiğimiz güzel bir yazı olmuş, emeğinize sağlık...
YanıtlaSilYetiştirmenin farkını anladığımız bir makale elinize sağlık...
YanıtlaSilSınırlar olmalı.. hayır'lar olmalı ki hayıra ulaşsın
YanıtlaSilGeçmiş , hatlarımız, büyük bir olgunluk, bakış açısı. Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın hayatındaki her şeyi yeniden tasarlamasına yönelik bir bakış açısı sunuyor. Çocuğumuzu büyütmek değil yetiştirmek önemli. Umarım başarabiliriz bu devirde çok zor.
YanıtlaSilBizler ne kadar da yetiştirdiğimizi sanarak yetistirmemiz gerekenleri güçsüzleştiriyoruz...
YanıtlaSilSınırları olmayanın ayrıcalık hakkı yoktur... Ne de güzel hatırlatılmış bir yasa... Böyle ebeveynlerin sayısı çoğalsın çokça...
YanıtlaSilKaleminize sağlık
YanıtlaSil