BİRARADA AMA FARKLI

 


 

Hava artık serinliğini iyice hissettirmeye başlamıştı. Sonbahar tüm ihtişamıyla gelmişti. Parktaki ağaçların kimisi sararmış, kimisi ise yavaş yavaş yapraklarını döküyordu.
 
Sabah yürüyüşü için bu parkta olmayı seviyordu. Burada soluklanmayı, gelip geçenleri izlemeyi severdi. Şehrin merkezine yakın ama gürültüsünden uzak, sakin, huzurlu bir ortamı vardı.
 
O gün de rutinini bozmadı. Alışkanlıklarının dışına çıkmayı pek sevmezdi. Şehir yavaş yavaş uyanırken, insanları seyretmeye başladı. Kendisi gibi erken kalkmayı seven, yürüyüşünü aksatmayan tanıdık simaları gördü.
 
Eşini bir türlü kendisine eşlik etmesi için kalkmaya ikna edemiyordu. Gece geç saatlere kadar oturuyor, sabah da uyanmak ona zor geliyordu. Halbuki kendisi öyle miydi? Erken yatar, sabah gün doğmadan kalkmayı severdi. Sabah saatleri bereketli, erken kalkınca günüm daha verimli geçiyor” diye insanlara tavsiyede bulunurdu.
 
Parktan kalkıp, yürüyüşünün son bölümüne geçti. Sokaklar iyice kalabalıklaşmış ve insanları bir yerlere yetişme telaşı sarmıştı. Kendisinin daha vakti vardı. Programı belli olan, her yere zamanında gitmeyi seven biriydi. Kızı da bu konuda kendisine benzemişti. Planlı, programlı her şeyi düzenli yapan bir çocuktu. Oğlu ise evden çıkmakta zorlanır, okul servisini bekletmeden yapamazdı. Her yere geç kalır, tüm aileyi kapıda bekletirdi.
 
Biraz daha yürüyünce taze çıtır ekmeklerin kokusunu aldı. Fırına yöneldi, artık onu tanımışlardı, çırakla göz göze gelmesi yetti, her zaman aldıklarından uzattı. Oldum olası değişiklikleri sevmezdi, yıllardır aynı şirkette çalışıyordu. Alt kademelerden başlayıp, yavaş yavaş yükselmişti. Yeniliklere açık biri değildi, gittiği yerler, görüştüğü kişiler belliydi. Az ama öz, eski dostlar gibisi var mı?” derdi hep. Eşi ise onun tam zıddıydı. Yeni insanlar, yeni yerler keşfetmeye bayılırdı. Girdiği her ortamda çabuk arkadaş edinir, hemen de samimi olurdu. Her yıl farklı kişilerle yakın olması yetmezmiş gibi, her sene tatillerde farklı yerlere gitmek isterdi. Zaman zaman bu konuda tartıştıkları bile olurdu. Girdiği bir ortama hemen uyum sağlar, neşesi ve enerjisiyle orayı canlandırırdı. Kendisinin ise önce ortama alışması lazımdı. Önce gözlemler, değerlendirir, sonra ortama uyum sağlardı. 
 
Çocuklar ise ayrı birer dünyaydı. Kızı anlatmayı seven, her şeyi detayına kadar inceleyen bir çocuktu. Oğlunun canlı, hareketli, yerinde durmayan bir yapısı vardı. 
Birdenbire çalan korna sesiyle irkildi. Dalıp gitmiş gelen arabayı fark etmemişti. Bir an panikledi, sonra kendini hemen toparladı. Eskiden ani değişikliklerde ne kadar zorlandığını hatırladı. Ne yapacağını bilemezdi. Zamanla problemler karşısında esnemeyi öğrenmişti. Hayatta sahip olduklarınla yol alamazsın, üzerine bir şeyler koyman lazım.” dedi yine içinden. Çünkü gelişimin ana anahtarı buydu.  
 
Bunları düşünerek yürürken sokağına girmişti bile. Etrafına bakındı, artık iyice yollar kalabalıklaşmış, araba gürültüsü artmıştı. Bu semti, her yere yakın diye tercih etmişlerdi. Daireyi alırken aile bireylerinin dikkat ettiği şey farklı farklı olmuştu. Kızı, Okulun yanında bu ev gürültü istemem” diye söylenmiş, oğlu ise Oh ne güzel tüm arkadaşlarımı görürüm” diye havalara uçmuştu. Eşi havalandırmaya, cepheye dikkat etmiş, kendisi odaların aydınlık olmasına bakmıştı. Eşiyle birbirlerinden ne kadar da farklıydılar. İlk başlarda zorlanmışlar ama yıllar içinde birbirlerine uyumlanmış, farklılıklar ile yol almaya başarmışlardı. Birbirlerinin eksikliklerini tamamlamış, dengeye gelmişlerdi. Tıpkı parktaki ağaçların yaprakları gibi evin içi de sarı, yeşil, kırmızı renklerdeydi.
 
Bunları düşünürken merdivenleri tırmanmaya başlamıştı bile. Doğanın mucizesi bizim evde de vücut buluyordiye düşündü. Kendisi tüm yapraklarını dökse bile, eşi hala yemyeşil kalabiliyordu. Eşiyle ayrı şeylere ayrı tepkiler veriyor, ayrı şeylerden motive oluyorlardı. Ben riskleri görüyorum, o fırsatları” diye düşüne, düşüne kapıyı açıp sıcacık evine adımını attı.
Hayatta dengeye gelebilmek, gelişebilmek için bizden farklı olana ihtiyacımız var.
İnsan doğuştan getirdiği özellikleri ile ilerleyemiyor. Mutlaka kendisine katması gereken düşünce ve davranış kalıpları oluyor. Mesele bunu farkedip, kabul edip dönüşümü başlatabilmek. Ancak o zaman birbirimize karşı hoşgörülü olup uyumlanabiliriz. Bu şekilde ilişkilerimizin ve haliyle hayatımızın kalitesini arttırabiliriz…

Yorumlar

  1. Doğanın mucizesi bizim evde de vücut buluyor’ diye düşündü. Kendisi tüm yapraklarını dökse bile, eşi hala yemyeşil kalabiliyordu. Eşiyle ayrı şeylere ayrı tepkiler veriyor, ayrı şeylerden motive oluyorlardı. “Ben riskleri görüyorum, o fırsatları” diye düşüne, düşüne kapıyı açıp sıcacık evine adımını attı.

    YanıtlaSil
  2. Cok keyifle okunan düşündürücü bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  3. Farklılar ama bir aradalar..

    YanıtlaSil
  4. Dönüşmek için, insan mutlaka her ne yapıyorsa zıttında da bir davranış göstermeli... Ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil
  5. Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  6. Farklı zenginlikleri barındıran bir ekosisteme uyumlu olabilmek ne güzel🌿

    YanıtlaSil

Yorum Gönder