FARKI FARKETMEK

 


 

“Geç kaldım biraz kusura bakma olur mu?” dedi nefes nefese kalan Meryem arkadaşına. Zor zahmet yetişmişti. Çocuğu doyur, giydir, evde kalanlara yemek hazırla, kendin hazırlan ancak bu saat olmuştu. Arkadaşlar arası bir buluşma organizasyonu vardı ve şehir merkezinin dışındaydı. Arkadaşı onu alabileceğini söylediğinde işlerini organize etmeye başlamıştı. Başlamıştı başlamasına ama istemsiz bir yavaşlığı vardı küçüklüğünden beri. Ablasıyla aynı anda yan yana yola çıkarlar ama nasılsa hep geride kalan Meryem olurdu. Ablası geriden gelse bile ona yetişir hatta hiç kendini zorlamadan geçerdi.

 

Ablası sanki annesinin karnında öğrenmiş gibi bisiklete binmeyi erken öğrenmişken Meryem’in ise bisikleti öğrenmesi 6. sınıfı bulmuştu. Ablası kendini gösteren kıyafetler tercih ederken Meryem rahatlıktan yana olmuştu hep. Okulda ablası ve Meryem’in yaşları yakın olduğu için aynı sınıfa vermişti anne, babası. Yan yana oturmaları için çok ısrar etseler de Meryem arka sıraları, ablası ön sıraları tercih etmişlerdi. Birlikte pazara gitseler Meryem sürekli ablasını uyarmak zorunda kalırdı. “Abla sen öndeki domateslere bakma, arkadan çürükleri koyarlar.” Meryem ise dokunmadan, koklamadan alamazdı meyve ve sebzeyi. Meryem evin ekşimiş yemek gurmesiydi. Bir yemek ekşimeye yüz tutmuş mu yoksa hala yenebilir mi ona sorulurdu.

 

Meryem’i daldığı düşüncelerden, anılardan arkadaşı “Geldik” sesiyle uyandırdı. Arabadan inip apartmanın önüne gittiler, zili çaldılar. Zil adeta konuşuyordu. “Misafirin geldi kapıyı açar mısın?” diyordu. Meryem arkadaşıyla bakışıp, gülüştü. “Kadının zili bile konuşuyor.” dediler bir ağızdan. Gerçekten de muhabbet etmeyi çok seven, hiç umulmadık bir konudan bir başka konuya geçebilme marifeti olan bir arkadaştı. “Kahve dedin de aklıma geldi…” der ve biri onun lafının arasına girebilirse bir duraksardı. Kapı açıldı ve arkadaşı onları buyur etti. Diğer bütün misafirler gelmişti. Hemen masaya oturdular.

 

Bir yandan bir şeyler atıştırıyorlardı bir yandan da havadan sudan bahsediyorlardı. Masada oturan hanımlardan birisi “Gerçekten anlamıyorum aynı anne babadan olan hem de ikiz çocuklar nasıl bu kadar farklı davranabiliyorlar? Abimin çocukları var ikisine de çikolata al, birisi hemen yer diğeri kenara koyar sonra yemek için. Ee hemen yiyen kardeş yemeyenin elinde görünce yeniden ister annesinden babasından, ikinci kez ve bir daha yer. Artık bende dayanamadım dedim, ‘’farkında mısın kardeşin senin çikolatanın üzerine bir tane daha yiyor neden böyle yapıyorsun sende yesene hemen verilince’’ dedim. Yüzüme öylece baktı sadece. Sonrasında da bir davranış değişikliği göremedim kendisinde.” Meryem’in zihninde bugün ablasıyla ilgili düşündüğü şeyler canlandı yeniden.

 

O sırada masadaki arkadaşlarından biri olan Belgin konuşmaya başladı. “Evet haklısınız arkadaşlar, hepimizin hayatında bu var aslına bakarsanız. Kimimizin kardeşi, kimimizin annesi, kimimizin eşi, kimimizin arkadaşı bizlerden farklı davranışlar gösteriyorlar. Hatta bizimkinin tam zıttında davranışlarla karşılaşabiliyoruz. Ama şöyle düşünün, şimdi şu sofrada sadece börek çeşitleri olsa… Su böreği, sigara böreği, yağlı börek, patatesli börek, peynirli börek, küt böreği… Ne kadar size hitap eder? Ne kadar zengin bir ikram sofrasıdır? İşte insanlar arasında da bu böyledir.

 

Farklılıklarımız üstünlük sebebi değildir, zenginliklerimizdir. Birbirimizden öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki! Farkına varabiliriz umarım.” dedi. Bir an herkesten hafif iç çekme sesi duyulduktan sonra sessizliği ev sahibi bozdu, “Ee hadi kızlar kahveleri nasıl içiyorsunuz?”

Yorumlar