OLABİLECEĞİM KİŞİ

 



Birkaç gün önceydi. Bilmiyordu, Salı ya da Çarşamba olabilirdi. Elinde bir kitap vardı. Kitabın kapağının, konusunun, anlattıklarının, onun öğrendikleriyle hiç alakası yoktu. Kapağın içindeki yazı merakını uyandırdı. Şöyle yazıyordu: “Başta her şey çok canlıydı. Ama zamanla tahmin edilebilir oldu. Bazı yanlarımı kaybettim ve olabileceğim kişiyi de…”  İnsanların “Nedir?” sorusuna verdiği cevap aslında     “Ne değildir?” sorusunun yanıtıydı. Bildiğini sandığı konularda çok farklı detayları algıladı. Sonunda da  beklediğinden fazlasını aldı. Umduğu ile bulduğu arasındaki fark, gözle görülmese de çok açıktı.

Tüm konsantrasyonu daha iyi, daha mutlu, daha başarılı olabilmek üzerineydi. Kendini daha iyi bir kişiye dönüştürebilmekti hedefi. Detayda da hep kendi vardı. Ama gördü ki, kendini iyileştirebilmek için başka hayatlara muhtaçtı. Bir tek “ben” ile daha iyi olmayı bırak, iyi bile olamıyordu insan. En büyük ve en temel ihtiyacını karşılamak için, eşine, çocuğuna, ebeveynlerine, arkadaşlarına, saksıdaki çiçeğe, yoldaki kediye, gökteki kuşa, topraktaki yeşile ihtiyacı vardı. Kimse bunların ve daha fazlasının ihtiyacını karşılamadan iyi olamıyordu. Daha iyi olabilmek için, bir de onların iyi olmasına sebep olması gerekiyordu. Bunun için de kendisi doğru ve güzel bir ilişkiler zinciri oluşturmalıydı.

Başta her şey çok canlıydı. Ama zamanla tahmin edilebilir oldu.

Onu ilk yakalayan cümle bu oldu. Eşlerin birbirleri ile olan iletişimi için kullanılıyordu ve kitapta olumsuz bir durumu açıklıyordu. Ama aslında olması gereken bir seviyeyi, olmaması gereken bir durummuş gibi anlatıyordu. “Nedir?”  ve “Ne değildir?”  yer değiştiriyordu.

Sanki ilişkiler bir heyecanla başlamalı ve zaman geçtikçe bu heyecan artmalıydı. Oysa hayatta insanlar kendi özlerinden verdikçe kendilerini de heyecanlarını da kaybederlerdi. “İlişkilerin sürekliliğinin olmaması bu başta duyulan heyecanı yitirmekten kaynaklanır.” diyordu.

İşin gerçeği böyle miydi?

Her ilişki dengede başlardı. Denge içerisinde ilerlerken, ilişkilerin kendine has dinamikleri vardı. Zihin soru cevapla çalıştığı için “Gerçekten böyle mi?” diye sorular sordu, test etmek istedi doğruluğunu.

Topraktan bir tohum çıkar. İnsan bunu görünce sevinir, heyecanlanır. Ona bebek muamelesi yapar. Onu besler, korur. Sonra o tohum büyür güçlenir ve insana fayda vermeye başlar. İnsan ise artık o ilk filizle ilgilendiği gibi ilgilenmez. Her ikisi de bilir artık birbirlerine fayda vereceklerini. Aralarında bir eminlik hissi vardır.

Bir bebek doğar. Anne baba ilk aylar, hatta ilk yıllar bebeğin verdiği her karşılığı dünyada bir ilkmiş gibi karşılar. Sevinç gözyaşları dökerler. Oysa çocuk sadece “anne” ya da “baba” demiştir. Sonra aynı çocuk yine aynı kelimeleri kullanır, “anne” “baba” der. Ama artık o sevinç gözyaşları yoktur. Her şey normalleşir. Sana anne dediğinde kalbinin titremesi geçer. Çocuk anne diye gelirken ya da anne çocuğun çağrısını dinlerken aralarında bir eminlik hissi vardır.

Ya da insanlar evlenir. Önceleri kaçamak bakışmalar, gülüşmeler olur. Sonra insanlar birbirlerini biraz daha yakından tanır. Neyi sevip neyi sevmediğini öğrenir. İlk baştaki birbirlerini anlamaya çalışma süreci biter. “Benim eşim bunu sever ya da sevmez.” demeye başlar. Yine aralarında eminlik hissi vardır.

Aslında başta her şeyin canlı olması her ilişkinin doğal bir sürecidir. Sonrasında tahmin edilir olması da bir ilişkinin kalitesini gösterir. Karşımızdaki kişi kimse onu tanıyoruzdur artık. O ya da biz, başka yollara gidip halimizi bozmadığımız sürece bu devam eder. Bu kıymeti az bilinen bir konfordur. Çünkü o ilişki neyse içinde bir denge, tutarlılık ve anlaşılabilirlik barındırır.

 

Bazı yanlarımı kaybettim ve olabileceğim kişiyi de…

Onu ikinci olarak etkileyen de bu cümleydi. Her insanın doğuştan getirdiği kendine has bazı özellikleri vardı ve daha iyi olabilmek için yaptığı seçimleri. Peki o bir ilişkinin içerisinde onu daha iyi yapacak seçimler mi yapıyordu? Yoksa onu dününden daha aşağıya çeken seçimler mi?

Olabileceği kişi kimdi de o şu anından acı duyuyordu?

Ne olmadığını biliyordu, ama ne olduğunu da biliyordu. Ne olup ne olmadığını bileni kim kandırabilirdi?

Şöyle düşündü, hayatında tüm iyi olmasını diledikleriyle bir on yıl geçirdi, şu on yıl boyunca daha iyi olmak için uğraşmasaydı ne olurdu? Hangi hataları yapardı? Hala heyecan peşinde koşarak nereye varırdı?

Zaman içerisinde daha çok yorulması, daha çok yıpranması önemli değildi. Geçmişe baktığında şu on yılı düşe kalka da olsa, zor da olsa büyük yanlışlar yapmaktan kurtularak geçirmişti.

Geri kaldı ömründen ya bir gün, ya bir on yıl daha.

Şimdi yeniden düşündü, o olabileceği hangi iyi kişiydi?


Yorumlar

  1. Bazı yanlarımı kaybettim, olabileceğim kişiyi de.. İnsan hataya düşünce aklına hemen böyle cümleler geliyor mücadeleyi bıraktıracak.. Ama bırakmamalı mücadeleyi son nefese kadar

    YanıtlaSil
  2. Dünümüzden iyi olmamıza vesile her şeye şükürle…

    YanıtlaSil
  3. ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Kaleminize sağlık... sonlarikilerin öncekilerden daha iyi olması ümidiyle gayrete devam....

    YanıtlaSil
  5. Denge neydi,
    Denge emekti😉
    Denge için emek verenlere Selam...

    YanıtlaSil
  6. Ne güzel anlatmışsınız, kalbinize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Yazı çok etkileyici. Şimdi bundan sonra hangi insan olacağım? Geriye kaldı ya bir gün , ya bir 10 yıl daha....
    🌸🌼
    Başta her şey çok canlıydı.
    Sonra her şey tahmin edilebilir oldu...
    Cümlesi aklımda yer etti.

    YanıtlaSil
  8. Tüm iliskilerimizde bizi yukari seviyeye taşıyacak secimleri yapabilmek icin bilinc acikligina ihtiyaç var. Kaldırılmak şu dönemde çok kolay. Bu yüzden gerçek daha da onemli oluyor.Kaleminize sağlık, etkileyici bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  9. Elinize sağlık, güzel bir yazı olmuş...

    YanıtlaSil
  10. Doğru zannederek yaşadığım yılların üstüne ,neyi neden yaptığını bilerek attığım her adım çok kıymetli. Ne büyük konfor.

    YanıtlaSil
  11. Esma Bilge Ceylan28 Mart 2024 13:16

    İnsanın bu hayatta olmak istediği kişi kim? Oraya varmak için de neler yapıyor?...
    Yazı için teşekkürler 🍃 emeğinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  12. Emeğinize saglık

    YanıtlaSil
  13. Bu serüven Kim Kimdire gider...
    İnsanın kendini tanırsa marifetlerini de bilir... Yeterki soruları kaliteli olsun. Emeklerinize sağlık...

    YanıtlaSil
  14. Zaman geçtikçe olabileceğimizden daha iyisi olabiliriz inşaAllah…
    Kalbinize ve kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  15. Çevremde evlenen herkes, ilk zamanlar evliliğin çok güzel olduğunu söyleyip, evliliğe teşvik ederken. Neredeyse istisnasız herkes, evlendikten 2 yıl sonra evliliğin bir rutine döndüğünü eskisi kadar heyecan vermediğini söylüyordu. Dinleyen için hayal kırıklığına sebep olan bir durumken.
    Bu yazıyla aslında sevginin azalması veya insanların tutarsızlığından değil de eşyanın tabiatı gereği tanıdıkça sürprizin azalmasından olduğunu fark etmek, zihnime bodrum katından terasa çıkmış gibi hissettirdi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bodrum katından terasa çıkamak ne güzel :)

      Sil
  16. Ne olup ne olmadığını bileni kim kandırabilirdi.. kaleminize sağlık ..

    YanıtlaSil
  17. İlişkinin heyecanla değil, güven hissi ile devam etmesi ne büyük konfor. Denetleme minimum, kaygı minimum..

    YanıtlaSil
  18. Bunca yanlış yönlendiren bilginin karşısında adete ispatlarla dimdik duran bir yazı olmuş. Emeklerinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  19. Elinize, emeğinize, kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  20. Elinize emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  21. Emeğinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  22. Bir tek “ben” ile daha iyi olmayı bırak, iyi bile olamıyordu insan. Ben değil 'biz' olabilmekte sır..

    YanıtlaSil
  23. Betül Taşcı20 Mayıs 2024 15:17

    İnsan doğru yöntemlere ulaştığında olabileceği en iyi kişiye dönüşüyor. Bu yöntemleri bizlere sunduğunuz için teşekkür ederiz :)

    YanıtlaSil
  24. Elinize emeğinize sağlık bilinçli olunca insan dununden daha iyi olduğunun farkına varıyor

    YanıtlaSil
  25. İlişkilerdeki eminlik, güven hissi ne büyük konfor... iyi ilişkiler kurmak gayretiyle... kaleminize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder