DİNLİYOR MUSUN

Dinliyor musun?



Siyah boyalı demir kapının kilidini açarak daha fazla ıslanmamak için hızlıca içeri girdi Derya. Islanmış kürklü kabanını kapının girişindeki askılığa astı. Elleri çok üşümüş, adeta buz kesmişti. 

“Bu şehrin kalabalığından bıktım, yağmurun bile tadı kalmadı artık!” diye söylendi. İş çıkış saatinde toplu ulaşım araçları insan seliydi. Üstelik son derece anlayışsızlardı. Daha içindeki insanlar inmeden dışarıdaki insanlar binmeye çalışıyordu.

Derya, işyerindeki haksızlıklara da sabretmekte zorlanıyordu. Konuşmayı ve dinlemeyi bilmeyen bir yöneticisi vardı. Bir de bitmeyen yüksek lisansı. Şikayet etmek istemiyordu, sadece paylaşmak istiyordu aslında ama sorunlarını paylaşacağı kimsesi yoktu. Morali çok bozuktu. Eve girince sessizce odasına geçecekti ki, babası içeriden seslendi:
-Derya sen mi geldin kızım? 

Salona doğru yönelerek selam vermek zorunda kalmıştı:
-Herkese iyi akşamlar, ben geldim.
-Hoş geldin güzel kızım ıslanmışsın, yağmura yakalandın değil mi? Üzerini değiştir gel bak, sıcak ıhlamur var. 
Derya odasına doğru giderken ablası Nergis de onunla birlikte geldi. 
- Neyin var Derya? Moralin bozuk gibi.
- Bir şeyim yok.
- Ben anlarım var bir şey. Anlat anlat hadi ne oldu?
- E biliyosun işte abla, iş güç.
- Yoo ben bir şey bilmiyorum çünkü anlatmıyorsun. 
- Ben mi anlatmıyorum yoksa sen mi dinlemiyorsun?
- Yoo dinliyorum ama sen anlatmıyorsun. 
- Bak ablacım, beni gerçekten dinleyen biri olsun istiyorum. Sen beni dinlemiyorsun. Dinlemediğin için de anlamıyorsun. Ben ne zaman sana bir şey anlatmak istesem dinlemeden yorum yapıyorsun. Kendi problemlerini anlatmaya başlıyorsun. Her zaman senin problemlerin daha önemli, daha büyük. Benden çok sen konuşuyorsun, benim de anlatasım gelmiyor.

Nergis böyle bir çıkış beklemiyordu. Şaşırmış ve biraz da bozulmuştu. 
- Demek öyle ha, anlatasın gelmiyor demek, peki anlatma sen bilirsin.
- Abla lütfen böyle davranma. İkimiz de çocuk değiliz. 
- Kırıldım açıkçası. Nasıl davranıyormuşum bakalım? Anlatasım gelmiyor da ne demek? Ben senin ablanım.
Son cümlesinde sesini biraz daha yükselterek odadan çıkıp gitti Nergis.
“Evet ablamsın ama maalesef ki doğru bir iletişim kuramıyoruz.” diyerek iç geçirdi Derya.
Ablası yine dinlememişti Derya’yı...
Gece saat 01.00 gibi Nergis de yatmak için odaya geldiğinde Derya’nın uyumadığını ve gözlerinin dolduğunu gördü.  Dayanamayıp yatağının kenarına oturdu.
- Sana sert davrandım Derya, odadan çıkıp gitmemeliydim kusura bakma.
- Abla bak, biz iki kardeşiz. Derdimizi birbirimizle paylaşacağız, herhangi bir konuda fikir alacağız ama önce gerçekten dinlemeyi öğrenmemiz gerekiyor. Bir şey paylaşmak istediğimde karşımdaki kişi beni dinlemiyorsa anlatasım gelmiyor. Bu sana özel değil, önemsenmediğimi hissediyorum. Ben derdimi anlatmaya çalışırken karşıdaki insan “Sussa da ben konuşsam!” diye bekliyorsa, araya girip kendi derdini anlatmaya çalışıyorsa, başka işlerle uğraşıyorsa ben kime ne anlatayım?  Bir dinleyenim yoksa…

Duymak dinlemek değildir.
Dinlemek çok kıymetli abla. Hayatımızdaki insanların problemlerine çözüm üretemeyebiliriz belki ama onları dinleyebiliriz.
Karşıdaki insanın anlatmaya ihtiyacı var ve sen onu dinleyerek karşılıyorsun. Tüm dikkatini ona verip, önemsendiğini hissettiriyorsun. Konuya dair detayda soru sorduğunda bu davranış, anlatan insanın çok hoşuna gidiyor. Beni can kulağıyla dinliyor, anlamaya çalışıyor diye düşünüyor ve içini açtıkça açası geliyor sana.

İnsan yakınlarının gerçek ihtiyacını gidermeye çalışmalı. Biz seninle kardeşiz ama aramızda gerçek bir ilişki yok. Sadece iletişimde kalabiliyoruz. Bu da beni çok yalnız hissettiriyor, üzülüyorum…
Dinlemeyi bilmeyen insanları, trenden inen insanları beklemeyip trene binmeye çalışan insanlara benzetiyorum. Resmen bir kaos yaşanıyor orada. 

Dinleyen insan karşıdaki insanın kabını boşaltmasına izin vermeli öncelikle. Karşında dolmuş, sıkışmış, bunalmış bir insan var. Problemlerine çözüm arıyor. Anlatıp bir nefes almak istiyor, tıpkı trenden inmeye çalışan insanlar gibi… ve gerçekten tek istediği şey birinin onu dinlemesi. 
İnsanların anlatacakları bittikten sonra biz de elbet bir şeyler söyleyebiliriz. Ama bunun da bir ölçüsü var. Söyleyeceklerim karşımdaki kişinin kabının alacağı kadar olmalı…”

Yorumlar

  1. İletişimin önemini anlatan akıcı bir yazı olmuş. Teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar gerçek bir farkındalık… “Sussa da ben konuşsam” diye düşündüğüm çok olmuştu… Kaleminize sağlık

      Sil
  2. İletişimde kalmak, ilkokuldan mezun olamamak gibi… her yıl mezun olup somra yine aynı seviyede başlamak gibi…

    YanıtlaSil
  3. "Dinlemek duymak degildir." Kaleminize sağlık... daha iyi dinleyebilen olmak gayretiyle...:)

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bir yazı olmuş. İnsan azıcık şey bildiğinde hemen karşıdakini susturup ve ona ahkam kesip kendini ispatlamaya çalışıyor. Oysa karşıma fayda vermek istiyorsam önce anlamam lazım. Anlamak için de dinlemem.

    YanıtlaSil
  5. İnsan ne çok yapıyor bu hatayı. Gerçekten dinlediğimizdeki ile her söylenene bir cevap vermeye çalıştığımızdaki fark çok açık aslında. İnsanların aktarma, dinlenilme ve anlaşılma ihtiyaçları var. Bunu idrak ettirecek bir yazı olmuş. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Iletisimi, iliskiye cevirmek ancak karşılıklı ihtiyacı giderebildigimizde mümkün..kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Dinlenmek! Birde dinleneni anlayabilseydik... Trenden inenlere yol vermeyip binmeye çalışan insanlar örneği çok iyi:) teşekkürler ellerinize kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  8. Dinlenmek! Birde dinleneni anlayabilseydik... Trenden inenlere yol vermeyip binmeye çalışan insanlar örneği çok iyi:) teşekkürler ellerinize kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  9. Duymak, dinlemek değildir... Ne kadar doğru. Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  10. Herkesin her konuda mi bilgisi var! Var vallahi. 'Yaaaniii benceee' diye biten, 'sen bilirsinn de yineee' diye tekrar eden, 'işine karışmak gibi olmasınnn', 'sormadın ama ben yine de soyliyimmm'... Offf.

    YanıtlaSil
  11. “Dinlemeyi bilmeyen insanları, trenden inen insanları beklemeyip trene binmeye çalışan insanlara benzetiyorum. Resmen bir kaos yaşanıyor orada.” Ne yerinde bir benzetme olmuş, elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  12. Eskilerin dediği gibi, 2 kulağın bir hikmeti vardır 😉

    YanıtlaSil
  13. Çok teşekkürler. İlişkiyi devam ettirebilmenin sırrı… Birbirini gerçekten dinleyip anlayabilmek sağlam bağlar kurabilmek.
    Bir kere de ben anlatayım sen dinle, dinle ki , dinlemenin ne kadar zor kıymetli olduğunu öğrenebil. Ama dinliyormuş gibi kafa sallama, samimi ol beni anla ki o bağı kurabilelim, ilişkiyi kurabilelim. Çünkü ihtiyacımız olan bu bağlar…

    YanıtlaSil
  14. Emeğinize sağlık 🌸
    Benim açımdan düşündürücü bir yazı olmuş. inşallah eksik kalan yönlerimi görebilirim.

    YanıtlaSil
  15. Duyanlardan değil, dinleyenlerden olmak istiyoruz inşALLAH 🤲

    YanıtlaSil
  16. Duymak dinlemek değildir. Her dinleyen anlıyorda değildir... Emeklerinize sağlık...

    YanıtlaSil
  17. Dinlerken karşımızdakini gerçekten dinliyor muyuz? Ya da dinlerken anlatandan çok biz mi anlatıyoruz? Günün sonunda denge yine bozuluyor.

    YanıtlaSil
  18. Htc Birini dinlemek, ona zaman ayırmak ne bulunmaz konfor oldu hayatımızda. Dinleyeni bulduğumuzda onu bırakmamalıyız. Çok güzel bir yazı emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  19. Betül Taşcı23 Mayıs 2024 11:32

    “Sussa da ben konuşsam!” Ne yazık ki çoğu ilişki bu şekilde ilerliyor... Ve çoğu zaman iki tarafta fark etmeden anlatma hırsıyla acılarını yarıştırabiliyor... Bu bir kuyu ve ilk çıkan gerçek çözüme ulaşıyor. Farkındalık oluşturan bir yazı, kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  20. Duymak öğrenmek de değildir...;) Kaleminize sağlık ...

    YanıtlaSil
  21. Ne kadar acı, insan karşı tarafın ihtiyacını düşünmediğinde çok kalabalık ama birbirine faydası olmayan insanlar topluluğu oluyor. Bu güzel yazı için teşekkür ederiz, kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder