SAVAŞTA ÇOCUK OLMAK

 

Ufuk yedi sekiz yaşlarında, hareketli, sevecen ve duygusal bir çocuktu. İzlediği çizgi filmleri bile içselleştirir, birkaç gün etkisinden çıkamazdı. Bu sebeple rüya görmekten pek hoşlanmazdı. Çünkü genellikle gördüğü rüyalar, etkisinde kaldığı bir olay ya da korkutucu bir çizgi film sahnesi olurdu. Her şeyden bu kadar korkuyor olması onu rahatsız ederdi. Karanlık bir ortamda yalnız uyuyamaz, ufacık seslere gözünü açar, hemen etrafı kontrol ederdi.

Bir gün okul çıkışı arkadaşlarıyla buluştu. Annesinden izin almış olmanın verdiği rahatlıkla tatil öncesi uzun saatler oyun oynadı. O kadar koşturmuştu ki eve geldiğinde yemek bile yiyemeden erkenden uyuyakaldı. Sabaha karşı sıçrayarak uyandı. Aynı cümleyi tekrar ediyordu. Koşarak annesinin yanına gitti ve telaşla dedi ki;

"Çok tuhaf bir rüya gördüm anne. Biliyor musun Ali hiç korkmuyormuş. Çünkü o geceleri bomba seslerine rağmen uyumak zorundaymış. Annesiyle beraber uyumuyormuş. Babası da yokmuş zaten."

Annesi şaşırdı. 

Ali kimdi? 

Neden korkmuyordu? 

Ufuk rüyasını anlatırken ter içinde kalmıştı. Yarı ağlamaklı ve telaşlıydı. Sanki rüya değil gerçek bir olayı anlatıyordu. Annesi ona biraz su içirdi. Ali’nin Ufuk'un rüyasında gördüğü bir çocuk olduğunu anladı. Başını okşadıktan sonra dizine yatırdı. Sonra tekrar rüyasını anlatmasını istedi.

 


Ufuk kaldığı yerden devam etti;

 Ona;

 "Sen korkuyor musun?"  dedim.

 O da;

 "Biz hiç korkmayız, gece çok gürültü olur. Dışarıdan çok ses gelir ama hiç korkmayız.” dedi.

 Dışarıdan ne sesi gelir? diye sordum.

 “Bomba sesleri gelir. Ben senin yaşadığın yerden çok uzaklarda yaşıyorum. Burada hep savaş olur.” dedi.

 "Nasıl yani? Sen o seslerden hiç korkmaz mısın? Ben merdiven tıkırtısından bile korkuyorum." dedim.

 "Evet. Hiç korkmuyorum, İlk zamanlar biraz korkuyordum ama sonra o da geçti. Senin de biraz güçlenmen gerek." dedi.

Ufuk; “Anne insan böyle bir şeye nasıl alışabilir ki? Sonra böyle bir ortamda nasıl bu kadar rahat olabilir ki? Aklım almıyor ama onun gücüne hayran kaldım.” dedi.

Annesi nereden başlayacağını bilmiyordu ama oğluyla önemli konular konuşması gerektiğinin farkındaydı. Yerinden kalktı, kendine de bir bardak su aldı ve başladı anlatmaya…

Her insan korkar ama herkes farklı şeylerden, farklı miktarlarda korkar. Birisi ufak bir böcekten korkarken diğeri piton yılanını boynuna asabilir. İlk kez iğne yaptıracak olan birisi rahat bir şekilde iğnemi yapın demez. Hemşireye bakar,  iğneye bakar, nefes alıp veremez. Sonraki iğnelerde canının yanacağını bilir ama sürekli iğne vurulmak zorunda kalırsa artık süreci değişir. İnsanın normalleştirme sistemi vardır.

Peki,

  • Normalleştirmeler bize fayda mı sağlar zarar mı?
  • Neden normalleştiririz?
  • Zihnin yapıtaşları nasıl çalışır ve bu süreci nasıl oluşturur?

Cevabı için Kim Kimdir Semineri'ne davetlisiniz.

 

Yorumlar

Yorum Gönder